06 Mayıs Pazartesi 2024
2 yıl önce

MHP Genel Başkanı Bahçeli: Erken seçim yoktur

İşte Bahçeli'nin açıklamalarından öne çıkanlar... Muhterem arkadaşlarım, kıymetli basın mensupları yapacağım konuşmaya geçmeden evvel sizleri selamlıyorum. Televizyon ekranlarından, radyo kanallarından toplantımızı takip eden aziz vatandaşlarımıza en kalbi selamlarımı iletiyorum. Siyasetimizin ve hareketimizin öznesi insan, aynı zamanda bunun cümlesi olan millettir. Tanzimatın neslinin önemli isimlerinden biri olan Merhum Ziya Paşa bazı yazılarında Anadolu'yu sefalet coğrafyası olarak göstermişti, Halbuki Anadolu bir cevherdi. Aklımızın estiği gibi davranmadığımız bilinmelidir. Anadolu'yu karış karış gezmemiz tesadüf olarak değerlendirilmemelidir. 70 ilimizi ziyaret etmiş olduk, elbette bunu yeterli görmüyoruz. Önümüzdeki hafta sonu kalan illerimizi kucaklayacağız, ufuk açacağız, yalancıların maskesini düşüreceğiz. Kurulan tuzakları aktaracağız, kötü niyetlileri açıklayacağız. Halkımızla bütünleşeceğiz, mutlaka anlaşacağız. 'Geliyor gelmekte olan' diyorlar ya biz de 'Gidiyor, gitmekte olanlar' diyeceğiz. Türk milletini zillete ikna edemeyecekler. Milletimiz varlığına sahip çıkacak, istikbaline sahip çıkacak, birliğine ve kardeşliğine sonuna kadar destek olacak.  Cumhurun kaderi cumhuriyetin kaderidir. Cumhur İttifakı, Türkiye'yi kaos tetikçilerinden fedakarca koruyacaktır. Çalışacağız, çağıracağız, sular gibi coşacağız. Emek vereceğiz, mücadele edeceğiz, mutlaka başaracağız. Program ve ziyaretlerde partimizi temsilen görev yapan bütün dava arkadaşlarımı bir kez daha yürekten tebrik ediyorum. Geleceğin yol haritasını geçmişin tecrübeleriyle çizmekten başka çaremiz yoktur. Türk milleti yaklaşık 200 yıldır ekonomik baskılara, siyasi dayatmalara maruz kalmıştır. Daha istikrarlı bir ekonomi, daha güçlü bir devlet özlemi milli yüreklerde kor gibi yanarak alev alacağı zamanı beklemiştir. Umudunu hiç kaybetmemiş, kutlu hedeflerinden en ufak sapma göstermemiştir. Siyasi tarihi kültürel varlığımız, ekonomik yaptırımlarla taciz edilmiş, sürekli tahribata uğramıştır. Bu ülke hepimizindir. Temiz bir dil kullanmak, empati yapmak, meseleleri geniş bir açıyla ele almak herkesin müşterek sorumluluğudur. Birbirimizi suçlayarak kin ve öfkelerimizi yarıştırmak Türkiye'ye yapılabilecek en büyük kötülüktür. Ekonomik çetelerin, küresel tefecilerin neyi amaçladıkları vicdan sahibi her insanımızın malumudur. "PARA YOKSA BULURUZ, ORDU YOKSA KURARIZ" Nice badirelerden geçerek bugünlere geldik. Onurumuzdan, şerefimizden asla vazgeçmedik. Biliyoruz ki bir Türk dünyaya bedeldir. Çayımıza koyacak şekerimiz yoktu ama Çanakkale'de destanlar yazdık. Çünkü irademiz, imanımız kadar büyüktü. Çünkü yokluğa dayanabilirdik ama esarete kesinlikle tahammül edemezdik. Yeri geldi silah, mermi bulamadık, bunları alacak para bulamadık. 19. ve 20. yüzyılların zorlu dönemeçlerinde ekonomik saldırılarla milletimizi teslim alamayacakların boyun eğeceğimiz mi zannediliyor. Para yoksa buluruz, ordu yoksa kurarız. Merkez Bankası rezervleri eridi yalanına bel bağlayan CHP yönetimi başta olmak üzere zilletin diğer ortaklarının bunu görmesi için milli duruş göstermeleri gerekmektedir. Ekonomi, rakam, oran, yüzde, matematikten çok daha öte bir alandır, böyle de olmalıdır. Sorun yeni fikirlerde değil, eski fikirlerdedir. 20. yüzyıl ekonomisinin yakasına rasyonel isyan portresi astılar. Aslında hepimiz aynı şeylerden konuşuyoruz, fakat konuştuğumuz şeyin ne olduğu konusunda anlaşabilmiş değiliz. Eski teorik şemaları yıkan yeni keşifler yapmadıkça daha adil, daha eşitlikçi bir dünyaya ulaşmamız sadece entellektüel bir sızlanma olarak kalacaktır. TEMEL İHTİYAÇLARDA YÜZDE 2 İLE YÜZDE ARASINDA İNDİRİM ÇAĞRISI Ne ekonomi eski ekonomidir, ne de dünya eski dünyadır. Böylesi bir düzen Allah'ın nizamı olarak görülemeyecektir. Ekonomide yeni bir zihniyet devrimine ihtiyaç olduğunu görmeliyiz. Önümüzde dikilen bentleri birlikte aşmalıyız. Türkiye ekonomisinin yapısal zaafları vardır ve bellidir ancak hiçbiri çözümsüz olarak görülmemelidir. Dayanışma ve yardımlaşmaya en fazla ihtiyaç duyduğumuz bu dönemde, sokakları karıştırmaya çalışan odaklara milletimiz prim vermeyecektir. Ekonomik dengeleme ve normalleşmenin günbegün hayata geçtiğinin de görünmesini istiyoruz. Vatandaşlarımızın ekonomik sorunlardan istifade ederek servetlerine servet katanlarla kıran kırana mücadele edilmesini istiyoruz. Herkesin yapacağı fedakarlıklar vardır ve olmalıdır. Enflasyonla mücadelede gönül birliğini hayata geçirmeliyiz. Temel ihtiyaçların fiyatında yüzde 2 ile yüzde 5 arasında indirime gitmeleri gerekir. Zillet ittifakının bittik propagandasına kulak asmadan, darda ve zorda kalan vatandaşlarımıza elimizi uzatabiliriz. "BUNLARIN ALAYI SAHTEKARDIR" Mutfaklarımızda büyük bir yangın var diyorlar. Erdoğan gitmeden ekonomideki sorunlar çözülemez diyorlar. Diyorlar ki Türkiye en büyük istikrarsızlığı Cumhurbaşkanlığı Sistemi'nde yaşıyor. Yalan bunlarda, saptırma bunlarda, bunların alayı sahtekardır. Alayı aydınlıktan korkan müfteriler korosudur. ALİ BABACAN'A SERT TEPKİ: PARTİSİNE İHANET EDEN FIRSATINI BULUNCA MİLLETİNE DE İHANET EDER Biz kayyum değiliz, MHP'yiz. Bu tipler aslında bizim muhatabımız değildir. Kendisine ve partisine ihanet eden fırsatını bulunca milletine de ihanet eder. Bu şahsa sesleniyorum; kayyumu falan geç partine doldurduğun casuslarla birlikte hangi örgütlere peşkeş çektiğini adamsan açıkla. Zillet ittifakı bütün imkanlarıyla faaliyettedir. Kılıçdaroğlu sosyal medyadan video yayınlamaya iyiden iyiye merak salmıştır. Sayın Kılıçdaroğlu fazla zahmete girme; CHP'nin başına bir kaset komplosuyla inmen, terörle mücadeleye hayır demen, terörizme gülücükler saçman, HDP'yi meşru sayman, terörist Demirtaş'ı övmen, İstiklal Marşı'nı okuyamaman, yabancı büyükelçilerden aman dilemen, senin lekeli mirasın olarak anılacaktır. ERKEN SEÇİM TARTIŞMASI Bu mudur sizin helalleşmeniz? Buysa eğer siyasetiniz yere batsın diyorum. PKK'nın terör elebaşları özerklik şartıyla helalleşmeye hazır olduklarını açıklıyor. Peki CHP Genel Başkanı buna ne diyor? Utanmadan gayri milli diyen Kılıçdaroğlu, milliyetçiliğin derin manasını bilmeyen zilletin temsilcidir. Gayri milli arıyorsa çevresine baksın. Sayın Kılıçdaroğlu benim millet ve vatan sevgimin fitresini versem sana ve sülalene 100 yıl yeter. Erken seçim yoktur, hemen seçim yoktur, sevsen de sevmesen de alışman, riayet etmen tavsiyemdir. 2023 yılının haziran ayını bekleyin, biraz daha dişinizi sıkın.  SİSTEM TARTIŞMASI Güçlendirilmiş parlamenter sistem zaman kaybıdır. Parlamenter sistemde kurulan hükümetler, özellikle koalisyon hükümetleri ülkeyi tek bir adım öteye götürememişlerdir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'yle çift başlılık sona ermiştir. Cumhurbaşkanı'nı millet aracısız ve doğrudan seçmektedir. Geleceğiz Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'dir. Türkiye artık denenmiş yollardan geçmeyecektir. 2022 Mali Yılı Bütçesi haftaya TBMM Genel Kurula gelecek. MHP olarak destek vereceğiz ve evet oyu kullanacağız. 

2 yıl önce

Cumhurbaşkanı Erdoğan, MHP Genel Başkanı Bahçeli’yi evinde ziyaret etti

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı evinin bahçesine çıkarak bekledi. Bir süre gezinti yapan MHP lideri, sonrasında basın mensuplarını selamladı. GÖRÜŞME BİR SAAT SÜRDÜ Cumhurbaşkanı Erdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin konutuna geldi ve iki liderin görüşmesi bir saat sürdü.  ERDOĞAN'DAN BAHÇELİ'YE DOĞUM GÜNÜ HEDİYESİ Görüşmede Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1 Ocak 1948'de doğan MHP lideri Bahçeli'nin doğum gününü kutlayarak, üzerinde resminin bulunduğu öğrenci kütük defterini hediye etti. Görüşmenin ardından Erdoğan ve Bahçeli, birlikte evden çıktı. Bahçeli, Erdoğan'a makam aracına kadar eşlik etti. Görüşmeye ilişkin açıklama yapılmadı. 

2 yıl önce

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli: Biz TBMM'de terörist istemiyoruz

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli grup toplantısında konuştu. Bahçeli, HDP'li vekilin teröristle fotoğrafının çıkmasına ilişkin "Biz, TBMM'de terörist istemiyoruz, dokunulmazlığı kaldırılmalı. Biz terör örgütüne eleman devşiren HDP'yi Türk siyaset hayatında bir saniye bile görmeye tahammül edemiyoruz" ifadelerini kullandı.

2 yıl önce

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun 'elektrik' açıklamalarına tepki: ''İlk olarak bu bir tercihtir, ikinci olarak ve daha vahimi sivil itaatsizlik maskesi altına iliştirilmiş bir isyan denemesidir”

Bahçeli’nin açıklamaları şöyle: CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu video kaydı yapmaya iyice merak sardı. Gördüğüm kadarıyla bu alanda sivrildikçe sivriliyor, sürekli gelişme kaydediyor! Önünün açık olduğunu düşünüyorum. Ne yapsın fukara, akşamları can sıkıntısına başka türlü çözüm bulamıyor. Ancak tehlikeli sularda kulaç atıyor, can simitsiz şekilde derinlere dalıyor ve boy veriyor. Maazallah boğulma riski taşıdığını da göremiyor. Düştüğü denizde yılana sarılarak kıyıya çıkacağını zannediyor. Basiret bağlandı mı ne söylense boş, hangi tembih yapılsa boşunadır. Dün akşam yine kameranın karşısına geçip “elektrik faturasını ödemeyeceğini” ifade ve iddia etmiş. İlk olarak bu bir tercihtir, ikinci olarak ve daha vahimi sivil itaatsizlik maskesi altına iliştirilmiş bir isyan denemesidir. Bu tehditkâr meydan okumaya göz yumulamaz. Faturayı ödemezse elektriği kesilmelidir. Günü geldiğinde kuzu kuzu ödeyeceğini, tam tersi bir gelişme olursa milletin bunu ödettireceğini biliyor ve inanıyoruz. Yine de karanlıkta kalmasına gönlüm razı olmuyor. Vicdanı karanlık olsa da, evinin karanlığa gömülmesine üzülürüm. Bu kapsamda, her il teşkilatımızın Kılıçdaroğlu’na bir kandil göndererek aydınlanmasına yardımcı olmasını bekliyor, bu talimatımı paylaşıyorum. Nasıl olsa Kandil’e yabancı değildir, nasıl olsa Kandil’in köhne ışığıyla yolunu bulmaya çalıştığını görmeyen de kalmamıştır. https://twitter.com/dbdevletbahceli/status/1491771702765838341?s=21 Hayırlı olsun Sayın Kılıçdaroğlu, elimizden gelen budur, yetinmesini, sabretmesini, kandili de idareli kullanmasını bilmen temennimdir. Şu sözü de unutma ki: Karanlıktaysan gölgen bile seni yalnız bırakacaktır. İçine düştüğün karanlığı aydınlatacak henüz bir ışık da yoktur.

2 yıl önce

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli: Türk Tabipler Birliği hipokrat yeminlerini çiğneyen yüz karalarıdır. Gitmesi gereken birileri varsa TTB yönetimindeki bir avuç bölücü, Türkiye karşıtlarıdır.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Bahçeli'nin açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle: "Türkiye sağlık alanında övgüyle bahsedilen bir başarı yakalamışsa bunun ilk halkasında doğru yönetim vardır. Başta doktorlarımız sağlık çalışanlarımızın haklı taleplerinin bilincindeyiz. Sayın Cumhurbaşkanımızın açıkladığı 5 müjde çok değerli ve önemli. TÜRK TABİPLER BİRLİĞİNE SERT TEPKİ Türk Tabipler Birliği (TTB) Hipokrat yeminlerini çiğneyen yüz karalarıdır. Eğer bu ülkeden gitmesi gereken birileri varsa, o da Türk Tabipler Birliği'nin yönetimine çöreklenmiş bir avuç bölücü ve Türkiye karşıtıdır. Hekimlerimiz Türk topraklarını terk ediyor diyorlar. Vatanını seven her hekim görevinin başındadır. BAHÇELİ'DEN ÇANAKKALE MESAJI Uluslararası düzenin yeni çerçevesi Çanakkale'de çizilmiştir. Milletler ve medeniyetler mücadelesinin sahnesi Çanakkale'de kurulmuştur. Bu cennet vatanı almak istediler vermedik. Yedi düvel üstümüze geldi, boyun eğmedik. Küresel ve bölgesel senaryolar çöpe atılmıştır. Türk vatanı ve Çanakkale ele geçirilememişti. Bize düşen Çanakkale'den ders almak, ihtiyaç olursa yeni bir destan yazmaktır. KILIÇDAROĞLU'NUN DİYARBAKIR ZİYARETİ CHP Genel Başkanı Diyarbakır'da, Çanakkale önlerine gelen zalimlerin izinden yürüdüğünü tescilleyerek, 'Tarihimiz kirli, yüzleşmemiz gerekir' konuşmuş. Tarihimize kirli demek namertliktir, nankörlüktür. Türk tarihine kirli demek, PKK terör örgütünün vesayeti altında bulunan, Türk ve Türkiye düşmanlarının eline düşen bir zavallının hüsran verici hezeyanıdır. Kılıçdaroğlu Kızılderililerden özür dilediğini açıklamış. Buna diyeceğimiz yoktur. Kızılderililer soykırıma uğramıştır. Kılıçdaroğlu mertse, gözü kesiyorsa ağzında ıslanmış baklayı çıkarsın da görelim. Kılıçdaroğlu ve Zillet İttifakı ortakları unutmasın ki kaynağımız Orta Asya, kökümüz söğüt, kollarımız Çanakkale, gövdemiz Türkiye'dir. Kılıçdaroğlu kendi tarihi ile yüzleşebilir, beklentimiz budur. Onun tarihi Türk tarihi değildir. Kendine güveniyorsa ağzındaki baklayı çıkarsın da duyalım. Söyler misin Türk milleti kimden, neden özür dileyecek? Nedir senin meselen? UKRAYNA - RUSYA SAVAŞI Barışın dışında ikinci bir seçenek yoktur. Karadeniz'in kuzeyinde yeni bir Suriye çıkarmanın kimseye bir faydası yoktur. Rusya ile Ukrayna'yı kapsamına alan ateşkes rejiminin tesisi, kalıcı barış ve çözüm ortamının oluşturulması için tek yol diplomasidir. Türkiye'yi Rusya'ya karşı yaptırımlara zorlayan Batılı ülkelerin tetikçisi olan çevreler, samimi ve dürüst değildir. Bazı siyasi partilerin Rusya'ya ağır yaptırım uygulanmasını istemeleri, sık sık S-400 konusunu gündeme taşımaları, başkalarının ajandalarına müzahir hareket ettiklerinin teyididir. Birini diğerine tercih etme durumumuz yoktur, Rusya ve Ukrayna'da tarafımız barıştır.   1 MİLYON MÜSLÜMAN ÖLDÜRÜLÜRKEN NATO NEREDEYDİ? Irak'ta 1 milyon Müslüman öldürülürken bu insanlar ne yapıyorlardı? NATO Genel Sekreteri nerede geziyordu? Cansız bedeni sahile vuran Aylan bebek ve yaşama zorlanan, açlıktan kaburgaları çıkan çocukları görmeyen gözler bize ne anlatacak? Polonya sınırına yığılan suçsuz ve günahsız Ukraynalılar için küresel vicdan titrerken, milyonlarca gariban Suriye'den, Irak'tan, Afganistan'dan kaçıp sığınacak bir liman ararken, Türkiye dışında kimse ilgi göstermedi. "BUGÜNKÜ CHP..." Sayın Kılıçdaroğlu emojiyi bırak, ergenler gibi davranmaktan vazgeç, emelin nedir, hedefin nedir, kafanın içindeki asıl gündem nedir? Onu söyle. Kılıçdaroğlu sorularım açıktır. Anlamadığın bir yer varsa elbette sorabilirsin. Süren kısıtlıdır, ek süre talebin olursa da, bunu değerlendirmeye hazır olduğumu bilmende yarar vardır. Antalya'da kurulan masa umudun masasıdır, Antalya Zirve'si beklediğimiz barışın ilk adımı olacaktır. Antalya'da kurulan masa umudun masasıdır. Kürt sorununu çözecekmiş. Türkiye'de var olan terör sorunudur. Bu sorunun da kökü kazınacaktır. Kılıçdaroğlu Diyarbakır Anneleri'nin yanına gitmeye cesaret edemedi. Çünkü onlar Kılıçdaroğlu'nun ortağı HDP'nin il binası önündeydi. Bugünkü CHP, HDP'nin kostüm giymiş halidir. Bugünkü CHP, PKK'nın yedek kulübesidir.

2 yıl önce

1915 Çanakkale Köprüsü... MHP Genel Başkanı Bahçeli: Açılışından rahatsız olanlar kendilerini ele verdi

Devlet Bahçeli’nin açıklamalarından satır başları şöyle: Yalnızca bir mevsim döngüsü olarak yorumlamanın yetersiz kalacağı Nevruz Bayramı, aynı zamanda bolluk ve bereketin, dostluk ve kardeşliğin, kaynaşma ve kucaklaşmanın da timsalidir. Bu kutlu gün ataletin, yılgınlığın, yorgunluğun ve kaygının geride bırakılmasını; tazelenmiş umutlarla, tezahür etmiş yeni heyecanlarla geleceğin kavranmasını vaaz ve vaat etmektedir. Nevruz bir diriliş anısı, bir doğruluş atılımı, bir yükseliş atılganlığı, yeni bir güne yürüyüş adımıdır. Aynı zamanda binlerce yıllık tarih süreci içerisinde, büyük Türk milletini ortak sevinç ve tasada, ortak geçmiş ve gelecek paydasında buluşturan köklü bir kucaklaşma fırsatıdır. Bu kadim kültürel mirasımız elbette milli birlik ve beraberliğimizin kaynaklarından birisidir. Türk dünyasında "Sultan Nevruz' adıyla kutlanan bu günde başlıca dileğim, milletimizin birlik ve dirliğinin ebediyete kadar vasıl olması ve dünyanın her yerinde barışın, esenliğin ve istikrarın hakimiyet kurmasıdır. Türk milletinin hem ata hem de ana yurdunda baharın müjdecisi olarak özel ve önemli bir yeri bulunan Nevruz Bayramı taşıdığı derin anlam itibariyle; demir dağları sabrı ve kararlılığıyla eriten bir millet varlığının Ergenekon’dan çıkışını ve müteakip asırlarda kademe kademe yükselişini ifade etmektedir. Balkanlardan Sibirya bozkırlarına kadar uzanan büyük bir coğrafyada kutlanan Nevruz’un, geçmişle bugün arasında çok önemli kültürel bir köprü olduğu tartışma götürmez bir gerçektir. Yakılan ateşler, tutuşan eller, çarpan yürekler, neşe saçan gözler, gülümseyen çehreler, müşfik kalpler, reddedilen ihtilaflar, dışlanan kötü emeller Nevruz’un kültürel dokusunu, tarihsel doğasını gözler önüne sermektedir. Doğudan batıya, kuzeyden güneye aynı inanç, aynı irade, aynı istekle bir araya gelen milli gönüller bu coğrafyayı vatan yapmış ve sonsuza kadar var olacağımızı da cümle aleme ispat ve ilan etmişlerdir. Beraber ağlayıp birlikte gülen; bayram günlerinden yas tutulan dönemlere kadar her şeyi birlikte paylaşan aziz millet fertleri inanıyorum ki, hiçbir şart altında bölücü emellere geçit vermeyecektir. Nevruz, milli kader ortaklığımızın ve kardeşlik bağlarımızın parlayan sembolüdür. HDP'NİN NEVRUZ PROVOKASYONU Aynı şekilde bölücülerin, gayri milli çevrelerin, millete şaşı bakan çarpık zihniyetlerin, terörizme yakasını kaptırmış lekeli mihrakların değil, Türk’ün ezeli bayramıdır, Türk milletinin ebedi bayram günüdür. Nevruz’u şer ve şiddet dolu amaçlarına malzeme yapmaya teşebbüs edenler zulme sözcülük, zillete gözcülük yapan odaklardır. PKK’nın ikmal deposu ve ileri kulesi olan HDP’nin hafta sonu düzenlediği sözde Nevruz kutlamaları bu yılda ağır tahriklere sahne olmuştur. KAN İÇİCİ VAMPİRLERE İZİN VERİLMEYECEKTİR İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere pek çok ilimizde korsan Nevruz programları düzenlenmiş, bu kapsamda bölücüler, yasa dışı sol örgütler, devlet ve milletin amansız karşıtları yine fitne saçmışlar, bir kez daha Türk’ün Bahar Bayram’ını gölgelemeye çalışmışlardır. “Gücümüzü birleştirdiğimizde bu düzeni değiştireceğiz” açıklaması yapan HDP’nin bir eşbaşkanı, boyundan büyük laflar etmekle kalmamış, bölücülüğün ve terörün sözcülüğünü yapmıştır. Kürt kökenli kardeşlerimizle, Alevi İslam inancına mensup canlarımızı istismar eden, dahası Nevruz’dan nifak üreten kan içici vampirlere fırsat verilmeyecek, müsamaha gösterilmeyecek, kanunsuzlara göz açtırılmayacaktır. Bir CHP’linin terörist Demirtaş’a barış insanı demesi, önümüzdeki günlerde TBMM’de olacağını söylemesi bulanık ve buhran içinde kalmış bir zihnin hezeyanıdır. Bir teröriste ‘barış insanı’ demek evvela barışa ihanettir. Teröristin yeri TBMM’i değil demir parmaklıkların arkasıdır. Kavga ve kutuplaşma meraklıları her zaman kaybedecektir. Türk milleti Nevruz’la birlikte yeni ve umut dolu günlerin geleceğine inanmış ve bu kültürel emaneti bugüne kadar korumuş ve yaşatmıştır. Bilinmelidir ki, bundan sonra da yaşatacaktır. Nevruz, büyük Türk milletinin hürriyet ruhunun kabararak taştığı, dar bir alandan çıkarak kıt’aları yönetmeye talip olduğu kutlu Ergenekon ateşidir. Bu ateşin hiç sönmeden milletimizin istikbalini aydınlatması gönülden dileğimdir. Çok geniş bir coğrafyada varlık mücadelesi veren aziz milletimin ve tüm soydaşlarımızın Nevruz Bayramı’nı kutluyor, hepsine birden sağlıklı, huzur dolu ve başarılarla geçecek bir ömür diliyorum. Kış mevsiminin arkasından bahara kapı aralayan bu ‘Yeni Günün’, barışın ve kardeşliğin habercisi olmasını umuyor, Türk milletinin tam bağımsız bir halde kıyamete kadar baki kalmasını, her zorluğu aşmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum. Çanakkale deyince akla gelen ilk husus kahramanlığın ehli salip karşısındaki şanlı direnişi, imanın çeliğe ve teknolojiye karşı zaferidir. Aziz ceddimiz Çanakkale’de milli hafızadan asla çıkmayacak bir destan yazmıştır. Bu destan dilden dile anlatılıp, nesilden nesile aktarılarak bir ibret, bir iffet, bir iftihar, bir itibar vesikası halinde tarihe mal olmuştur. Zaferimizin 107’inci yıl dönümünü karalamak maksadıyla, “Atatürk’süz Çanakkale” diyenlere sesleniyorum, Anafartalar Komutanı Yarbay Mustafa Kemal, en az diğer kahramanlarımız gibi Çanakkale’nin her yerindedir, her zerresindedir, her köşesindedir ve bizim de şeref payemizdir. ÇANAKKALE ÜZERİNDE YENİ BİR KUTUPLAŞMA SAYFASI AÇMAYA YELTENİLMEMELİ “Ben size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum, cephaneniz yoksa süngünüz var” diyen muhteşem haykırış Çanakkale’de hala çınlamaktadır. Hiçbir kemiksiz, hiçbir densiz, Aziz Atatürk ve Çanakkale üzerinden yeni bir kutuplaşma sayfası açmaya yeltenmemelidir. Bu yol kapalıdır. Bu yol çıkmaz sokaktır. Bu yolun sonu uçuruma açılmaktadır. 1915 Çanakkale Köprüsü’nün açılmasındaki amacı, Çanakkale Zaferi’nin Atatürk ile değil, köprü ile anılması olduğunu iddia eden çürük kafalar, ne Çanakkale’yi bilirler, ne Atatürk’e hürmet ederler, ne de Türkiye’ye sevgi beslerler. Bunların işleri güçleri yapılan her esere, her milli başarıya kulp takmak, iftira atmaktır. Gözleri vardır göremez, kulakları vardır duyamaz, dilleri vardır söyleyemez. Ve bunların kalpleri mühürlüdür. Çanakkale Türk milletinin namus kilididir, bağımsızlık ve beka kalesidir. Mermilerin havada birbirine isabet ettiği, bir metrekareye 6 bin merminin düştüğü Çanakkale, Türkiye Cumhuriyeti’nin önsözü, milli ruhumuzun da özüdür. Bizim nereye çektiğimiz, kime çektiğimiz Allah’a şükür nettir, tarihsel ve kültürel müktesebatla belgelidir. Bizim feyzimizin ana kaynağı, faziletimiz ana damarı da bellidir. Buna karşılık Türkiye’yi kötüleme yarışına giren müfterilerin, menhus şer odaklarının soyunun, sopunun nereye dayandığı meçhuldür. Lafı bol, karnı geniş, sözü yalan, özü yağma olanların sırtını yasladıkları, durmadan sufle aldıkları çevreler karışıktır, karanlıktır, kalleştir. Aziz şehitlerimizi bir kez daha rahmetle, minnetle, saygıyla anıyorum. Allah hepsinden razı olsun diyorum. 18 Mart 2022’de hem Çanakkale Deniz Zaferi’nin 107’inci yıl dönümünü andık, hem de muazzam bir eserin, göz kamaştırıcı bir yatırım şaheserinin açılışına gururla şahitlik ettik. Böylelikle Asya’yla Avrupa altıncı kez birbirine bağlanmıştır. Bir ayağı Lapseki’ye, diğer ayağı Gelibolu’ya basan 1915 Çanakkale Köprüsü, feribotla bir saat süren boğaz geçişini 6 dakikaya düşürmüştür. Temeli 18 Mart 2017’de atılan bu dev eser, çok yoğun çalışmaların neticesinde bir yıl erken bitirilmiş ve faaliyete geçmiştir. Bunun yanında Malkara’dan Çanakkale’ye uzanan 103 kilometrelik otoyol da hizmete girmiştir. 1915 Çanakkale Köprüsü’nün açılmasıyla ihracatımızın yüzde 60’nına yakınını gerçekleştiren 9 ilimiz kesintisiz birbirine bağlanmıştır. Aynı zamanda “Marmara Otoyol Ringi” tamamlanmıştır. Ulaştırma altyapısının güçlenmesi ve yaygınlaşması sayesinde Türkiye’nin bölgesel ve küresel ticaretteki değeri, stratejik önemi daha da artacak, doğu-batı aksında herhangi bir kopukluk olmayacaktır. Parti Programımızda, ulaştırma politikamızın esasları şu şekilde belirlenmiştir: “Hızlı, güvenli ve teknolojik yeniliklere sahip, rekabeti tesis edecek, sanayiyi yönlendirecek, milli menfaatleri kollayacak, ekonomik ve sosyal kalkınmaya destek olacak, vatandaşın refah düzeyini yükseltecek ve kullanıcıların memnuniyetini sağlayacak, uluslararası ulaşım koridorları ile bütünleşen, yaygın, hızlı, güvenli ve düşük maliyetli bir sistemin tesis edilmesidir.” 1915 Çanakkale Köprüsü bizim ulaştırma hedeflerimizin etap etap gerçekleşmesine vesile olacak büyük bir yatırım hamlesidir. Dün Çanakkale’yi zorlaya zorlaya geçmek isteyen müstevliler hayal kırıklığına uğramışlar, bu cüretlerinin bedelini ya denizin dibini boylayarak, ya da karaya çıktıkları noktada başları ezilerek ödemişlerdi. Çanakkale bugün de geçilemez, Türkiye’yi geçmek asla mümkün olamaz. Çanakkale’den kötü niyet dışında, geçiş müsaadesini sadece Türk milleti verecek ve o da geçmişle geleceği buluşturan köprüden sağlanacaktır. 1915 Çanakkale Köprüsü’nün yapımında emeği geçen, payı bulunan, desteği olan başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere, Ulaştırma ve Altyapı Bakanımıza, yüklenici firmalarımıza, fedakâr işçilerimize, feragat numunesi mühendislerimize teşekkür ediyorum. Bu köprünün milletimize ve ülkemize hayırlı olmasını temenni ediyorum. KARALAMA KAMPANYALARINA BEL BAĞLADILAR Ancak bizim anlayamadığımız, bir türlü izahını yapamadığımız garabet, 1915 Çanakkale Köprüsü’nün açılışından rahatsızlık duyanların kendilerini hemen ele vermeleri, gecikmeksizin ortaya çıkmalarıdır. Çanakkale Deniz Zaferi’nin 107’inci yıl dönümünde, milletimizin kalbi Gelibolu Şehitler Abide’sinde atarken, birilerinin nifak üretimi hızlanmış, seriye bağlanmıştır. Bazı medya organları ve sakat zihniyet sahipleri önyargılarının esiri olmuşlar, geçiş ücretini bahane ederek karalama kampanyasına bel bağlamışlardır. Dediler ki, bu köprü milletin sırtında yeni bir kamburmuş, geçiş ücretinin 200 lira olması fazlaymış. Yap-işlet-devret modeliyle inşa edilen köprünün işletmecilerine günlük 45 bin araç garantisi verilmiş, ayrıca bu hedef tutmazsa farkı millet ödeyecekmiş. CHP’liler yine hazımsızlık örneği göstermişler ve 1915 Çanakkale Köprüsü’nde milyarca liralık vurgun yapıldığını ahlaksızca iddia etmişler. Be hey müfteriler, be hey gafiller, o köprüden sizden geçeceksiniz, o köprüden tarihin hatıraları bir o yandan bir buyana manen geçiş merasimi yapacak, niye gocunuyorsunuz? Niçin telaşlanıyorsunuz? Neden kızarıyor bozarıyor çılgına dönüyorsunuz? Bu köprü ülkemizin gururudur, bunu da mı kabullenemiyorsunuz? Hiç mi millete sevginiz kalmadı? Bu kadar mı gözünüz körleşti, bu kadar mı gönlünüz köhneleşti? Yapılanı takdir ve tebrik etmekten madem acizsiniz, hakkı haklıya teslimden madem uzaksınız, bari saygı gösterin, bari susulacak yerde konuşmayın da uzaktan bakanlar sizi adam zannetsinler. Eğer köprüden geçmem diyorsanız, buyurun denize atlayıp yüze yüze karşıdan karşıya gidip gelebilirsiniz. Buna engel yoktur, buna hayır diyen yoktur. Bu zihniyet sahiplerini tanıyoruz, asıl dertleri Çanakkale Zaferi’dir. Asıl meseleleri kıyılarımıza yanaşan zalimlerin def edilmesidir. Bu tarihi hezimetin kuyruk acısını çekiyorlar. Çanakkale’nin rövanşını almak için yanıp tutuşuyorlar. Fakat nafiledir, bütün menfur çabalar beyhudedir, dün başaramadıkları işgali, bugün asla yapamayacaklar, asla mel’un hedeflerine ulaşamayacaklar. Hesabına çalıştıkları Türkiye düşmanlarının fermanını okusalar bile, bu fermanı yırtıp atacak iman bizdedir, irade bizdedir, imkan bizdedir, azim bizdedir, cesaret bizdedir, vatan sevgisi bizimledir. İmam-ı Şafi'ye sormuşlar; “Fitne zamanı hakkı tutanları nasıl anlarız?” Demiş ki: "Düşman okunu takip ediniz, o sizi hak ehline götürür." Sadağından ok çıkarıp peş peşe atan mayası bozukları biliyoruz, kötü gayelerini biliyoruz, sinsi niyetlerinin farkındayız. Ne yapsalar boş, milletimizin şaşmaz ve şüphe taşımaz kararından kaçamayacaklar. Türkiye’nin yükselişine engel olamayacaklar, geleceğimize pranga vuramayacaklar, önümüze taş koyamayacaklar. Milletimize ve ülkemize samimiyetle hizmet eden, safiyetle görevini yerine getiren her meslek mensubunun başımızın üstünde yeri vardır ve bu tartışmasızdır. Hiç kimseye peşin hükümle bakmayız, bakamayız, bunu da hiç kimseye hak göremeyiz. Her insanımızın, her meslek mensubunun düşünce, ifade ve fikir hürriyetine, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne zarar vermedikçe, saygı duyulması gerektiğine inanırız. Bizim kıstaslarımız, kriterlerimiz, kavrayış ölçülerimiz gayet berraktır. Ve bunlar Türk milletin ortak iradesinin mahsulüdür. Türkiye’ye nefret besleyenler bizim karşı cephemizdir. Türk milletiyle kimin sorunu varsa bizim de onlarla görülecek hesabımız vardır. İHANETE GÖZ YUMMAK GÜNAHA ORTAKLIKTIR Hem ihanete çanak tutan, hem terör örgütlerine methiyeler düzen, hem de hak, hukuk, demokrasi ve insan haklarından bahsedenler hazırladıkları baldıran zehrini zemzem diye yutturmaya çalışan kötüler ve köksüzlerdir. Aynı bedende husumet ve haysiyet bir arada durmaz, duramaz. Yanlış yapanı meşru görmek hakikate darbedir. İhanet edene göz yummak günaha ortaklıktır. Türk Tabipleri Birliği isimli bölücü yapılanma, bir defa namuslu ve vatanperver Türk hekimlerini temsil edemez, onların mesleki çatı kuruluşu olamaz. Doktorlarımız bizim can beraberimizdir. Doktorlarımız şifa ümidinin ana mihveridir. Sevgi ve saygıya layık Türk hekimlerine tek bir lafımız yoktur, olması da düşünülemeyecektir. Fakat nerede bir melanet varsa, Türk Tabipleri Birliği Başkanı ve işbirlikçi yönetimi oradadır. Bunlar bir avuç millet ve devlet muhalifidir. PKK’nın yanında olan bunlardır. HDP’nin yolundan giden bunlardır. Bölücülüğün propagandasını yapan bunlardır. Zillete düşen bunlardır. Bunlara doktor demek, Tabipler Birliği’nin başında Türk isminin bulunmasına sessiz kalmak Türklüğe ve doktorluğa en korkunç bühtandır. Bizim Türk Tabipleri Birliği’ne yönelik haklı eleştirilerimiz, bu kuruluşun yönetimine çökmüş üç beş Türkiye düşmanıyla ilgilidir. Bunun dışında hiçbir hekimimiz bu sözlerimizden alınmamalı, gücenmemelidir. Muğla’da bir uzman çavuşumuzun bir hastanede maruz kaldığı kötü muamele bizleri derinden üzmüştür. Sağlık çalışanlarımızı hedef alan şiddetin karşısında olacağız, ama askerlerimize yönelik saldırı ve tacizlerin de sonuna kadar karşısında duracağız. BİR KİŞİNİN YANLIŞI GENELLEŞTİRİLEMEZ TBMM’ne sunulan ve ilgili komisyona havalesi yapılan “Sağlıkta Şiddet Suçlarının Önlenmesi ve Tıpta Yanlış Tedavilerle İlgili Davalardaki Haksızlıkların Sona Erdirilmesi İçin Türk Ceza Kanununda, Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılmasını Öngören Kanun Teklifi”ni önşartsız destekleyeceğiz. Bu teklifle sağlık çalışanlarına karşı işlenen kasten yaralama suçunun, Ceza Muhakemesi Kanunu’ndaki Katalog Suçlar arasına alınması temel bir güvencedir ve yerinde bir tedbirdir. Bilhassa ifade etmek isterim ki, bir kişinin yanlışı genelleştirilemez, suç ve cezanın şahsiliği ilkesi esastır, pek tabii herkes için bağlayıcıdır. Zor bir dönemden geçerken, en küçük bir provokasyonun sonuçları elbette ağır olabilecektir. Her meslek mensubu insan onurunu incitmekten özenle sakınmalıdır. Ne hastanede, ne postanede, ne mahkemede, ne maliyede, ne adliyede ne de hayatın diğer alanlarında insanlık değerleri, insan olmaktan kaynaklanan kazanımlar asla ve kat’a çiğnememelidir. Biz geçmişte insan haysiyetini ayaklar altına alan kahredici ve ızdırap verici örnekleri yaşamış bir camiayayız. Sütten ağzımız yandığı için yoğurdu üfleyerek yememiz bu yüzdendir. Bu düşüncemi hazin ve içimizi burkan bir misalle biraz açmak istiyorum. Bilenler bilir, anlatacağım olayın muhterem tanıkları hayattadır, 1970’li yıllarda, hain bir kurşunun bedenine isabet ettiği bir dava arkadaşımız Hacettepe Üniversitesi’nin hastanesine derhal ve telaşla kaldırılmıştı. O dava arkadaşımızın bir an evvel müdahaleye ihtiyacı vardı. Çünkü risk altındaydı. Çünkü hayati tehlikesi bulunuyordu. O yıllar zor ve çetin yıllardı. Cami avlularından omuzlanan şehit tabutları birbirini takip ediyordu. Ne kadar sarsıcıdır ki, yaralı olarak hastaneye götürülen kardeşimizin Ülkücü olduğunu öğrenen acil serviste görev yapan birkaç doktor müsveddesi, “bu faşiste bakmayız, bırakın gebersin” diyecek kadar düşmanlıkta sınır tanımadıkları dün gibi hatırımızdadır. Milliyetçi-Ülkücü Hareket böylesi bir maziyi iliklerine kadar yaşayarak, insafsızların, merhametsizlerin, kalpsizlerin kahpe tuzaklarını bozarak bugünlere gelmiştir. Hangi kitapta, hangi inançta böylesi bir barbarlığa, böylesi bir alçaklığa cevaz vardır? Müsamaha vardır? İşte o doktor görünümlü insanlık fukaralarının, eşkıyalaşmış zihniyetlerin çatı kuruluşu Türk Tabipleri Birliği’dir. Bu birliğin başındaki şahsın, sorarım sizlere, Kandil’deki bir mağara deliğinde bir teröriste pansuman yapan diğer bir teröristten ne farkı vardır? MUTLAK SURETLE KAPATILMALIDIR Cani Öcalan’la ilgili kurulan özgürlük platformunun kurucuları arasında bu birliğin başkanı var mıdır yok mudur? Terörle mücadeleye karşı çıkan bu kişi değil midir? Doğu ve Güneydoğu’daki meskun mahal operasyonlarından dolayı Türkiye’nin uluslararası mahkemelerde yargılanması gerektiğini söyleyen bu kişi değil midir? Sağlık sistemini HDP’yle birlikte kurgulamaktan bahseden, HDP’li bölücülerle hedef ve emel birlikteliği içinde olan bu kişi değil midir? Teröristlere dostluk ve barış ödülleri veren bu Tabipler Birliği değil midir? Bu nedenle açık açık sesleniyorum: Türk Tabipleri Birliği mutlak surette kapatılmalıdır. Lazım gelen hukuki takibat süratle başlatılmalıdır. Yönetim organlarına yuvalanmış bölücülerden hukuk önünde hesap sorulmalıdır. Milletimizin haklı beklentisi budur. Adaletin tecellisi için ihanetin duvarı yıkılmalıdır. İsminin başındaki Türk’ü hak etmeyen, Türk’ü tanımayan, Türk’e kefen biçen bu örgütün vatan ve millet sevgisiyle dolup taşan hiçbir hekimimizi ahlaken temsil etmediği, edemeyeceği herkesçe bilinmelidir. PEŞ PEŞE ZİYARETLER TAKDİR TOPLADI Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş halinin tesis edilecek ateşkes rejimiyle kalıcı çözüm ortamına kavuşması, barış ve istikrarın kurumsal bir boyut kazanması Türkiye ve dünya gündeminin öncelikli konu başlıklarından birisidir. Bu iki ülke arasındaki ateşin daha fazla enkaz ve yıkıma yol açmadan söndürülmesi muhakkak surette temin edilmelidir. Sayın Cumhurbaşkanımızın yüz yüze görüşmeleri, yaptığı telefon diplomasisi ülkemizin uluslararası ortamda cazibesini ve çekim gücünü arttırırken, barış özlemlerini de diri tutmaktadır. Dışişleri Bakanımızın geçen hafta Moskova’ya ve Kiev’e yaptığı peş peşe ziyaretler, burada mevkidaşlarıyla kurduğu samimi temas ve diyaloglar takdir toplamış, barış arayışlarına ivme kazandırmıştır. Krizin aşılması ve anlaşmazlığın örselenmesi hususunda iki tarafa da hakim olan pozitif ve yapıcı siyasi tutum makul ve memnuniyet verici düzeylere ulaşmıştır. Ukrayna Cumhurbaşkanı’nın müzakereye hazır olduğunu söylemesi dikkatleri Putin’e çevirmiştir. Ancak bu görüşmenin vasat bulmaması halinde üçüncü dünya savaşı riskinden bahsetmesi ise endişeleri körüklemiştir. Dışişleri Bakanımızın açıklamasına bakarsak, Rusya ile Ukrayna’nın pozisyonlarında bir yakınlaşma olduğu anlaşılmaktadır. Rusya Dışişleri Bakanı’nın, ileri sürülen talepler konusunda kapsamlı belgelerin imzalanmasıyla operasyonların sona ereceğini söylemesi ateşkes kapısının açılma iradesine emaredir. Müzakere edilen altı maddelik taslak metnin ilk dördünde neredeyse mutabakat sağlandığı yapılan açıklamalarla sabittir, varittir. Türkiye ateşkesin sağlanması, sivil can kayıplarının önüne geçilmesi için olağanüstü bir çaba sergilemektedir. Dünya üzerinde Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşa en dengeli yaklaşan, süreci en geniş açıdan ele alan ülke Türkiye’dir. Putin’in aklıselim çizgisine gelmesi beklentimiz ve temennimizdir. Rus istihbarat teşkilatının, Ukrayna’nın Karadeniz’e döşediği mayınların kablolarının koptuğunu, bu mayınların akıntıyla birlikte Boğazlara kadar gelebileceğini iddia etmesi ya bir algı oyunu ya da çok ciddi bir tehdit ihbarıdır. Bu doğruysa Türkiye yüksek tehlike altındadır, hazırlıklı ve uyanık olmak hayati önemdedir. Batılı ülkelerin istihbarat kuruluşları da Putin’in her çılgınlığı yapabileceğini servis edip kamuoyu oluşturmaktadır. OYUNLARI BİRER BİRER BOZULUYOR Karşılıklı enformasyon mücadeleleri, propaganda kampanyaları gittikçe şiddetlenmektedir. Savaşın kazananı, barışın da kaybedeni olmayacağı pek çok tecrübeyle bilinmektedir. Yaşanan trajedilere, kül yığınına dönen şehirlere, çocukların katledilmesine, sivil ölümlere, siyasi ve ekonomik ablukalara, savaşın üzerinden geçinen küresel baronların saltanatına artık bir son verilmelidir. Silahların susma vakti gelmiştir. Diplomasinin imkanlarıyla, diyalog kanallarının çalıştırılmasıyla her müşkülatın aşılması mümkündür, mukadderdir. Türkiye’nin aktif, akılcı, ahlaklı, sağduyulu, çok boyutlu ve dengeli politikaları Rusya ile Ukrayna arasındaki çatışmaların sonlanmasına hizmet edecek kıvam ve kırattadır. Bunu sadece biz değil, dünya bilmekte ve görmektedir. Ülkemizin arabuluculuğuyla masumların hayatı kurtarılacaktır. Oyun kuran ülkelerin çok şükür oyunları birer birer bozulmaktadır. Bir tarafta barış ve ateşkes için çağrıda bulunup, diğer tarafta savaşan taraflara silah ve cephanelik satan, devamlı husumeti kamçılayan ülkelerin ne kadar fırsat düşkünü oldukları bu süreçte daha da belirginlik kazanmıştır. Hiçbir ülke Türkiye kadar iyi niyetli, her iki tarafa da eşit mesafede yaklaşan, halisane ve adilane bir tutum içinde değildir. Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın sona ermesinin tek ve geçerli yolu bu ülkelerin devlet başkanlarının Sayın Cumhurbaşkanımızın da katılımıyla mesela İstanbul’da bir araya gelmeleridir. Kan duracaksa, en yakın ve akla yatkın çare budur. Teknik heyetlerin müzakerelerinin yanı sıra, dışişleri bakanları seviyesinde ilk siyasi ve birebir görüşme 10 Mart 2022 tarihinde Antalya’da gerçekleşmiştir. Putin ile Zelenski’nin buluşması bu siyasi görüşmenin ikinci ve çözüm odaklı en etkili halkası olabilecektir. Böylesi bir zirve, bölgemize huzur getirecek, siyasi ve ekonomik sıçramanın ilk basamağı olacak, savaştan nemalanan, güç tahkimi yapan, insanlığı korkutarak medeniyetler arası çizgileri kalınlaştırma arayışında olan ülkelerin kozlarını boşa çıkaracaktır. Ukrayna Cumhurbaşkanı ile Rusya Devlet Başkanı tarih ve beşeriyet önünde ihmali facialara yol açacak ciddi bir sorumlulukla karşı karşıyadır. Türkiye bu sorumluluğun icra ve ifasında destekleyici bir tavır ve dinamik politik vizyona sahip olduğunu ispat etmiştir. Ne var ki Batı, Ukrayna Cumhurbaşkanı üzerinden kumar oynamaktadır. Dahası arkasına saklanıp savaşı uzatmak ve yoğunlaştırmak için tezgah kurmanın hevesindedir. 'NATO ÜYELERİ ARASINDA YAPTIRIMA MARUZ KALAN TEK ÜLKE TÜRKİYE'DİR' Ukrayna Cumhurbaşkanı’nı periyodik şekilde ve online olarak parlamentolarında konuşturup ayakta alkışlayan ülkeler bize göre samimiyetsiz ve ikiyüzlüdür. Zelenski’yi internet üzerinden dinleyip alkış tufanı koparanların nereden ve kimden sipariş aldığını basiretli ve temiz bir zihniyet sahibi herkes fark etmektedir. Tiyatroya gerek yoktur, bunu izleyip de aldanacak ve kanacak hiç kimse olmayacaktır. Ukrayna Cumhurbaşkanı’nı parlamentolarında konuşturan ülkelerin, savaşı körükleyen, güç konsolidesi yapan, kendi iradelerine ipotek koyan ABD’ye itirazları ne zaman görülecek, ne zaman ortaya çıkacaktır? Hani yaptırımlarla sonuç alınacaktı? Hani Rusya’nın nefesi kesilecekti? Bugüne kadar NATO ne yaptı? ABD neyi sağladı? Birleşmiş Milletler hangi yaraya merhem olabildi? Rusya’ya uygulanan yaptırımların bir benzeri Türkiye’ye de reva görülmüyor mu? Bu nasıl müttefikliktir? Bu nasıl stratejik ortaklıktır? NATO üyeleri arasında yaptırıma maruz kalan tek ülke Türkiye’dir. Dost bildiklerimiz tarafından egemenlik haklarıyla oynanan, aleyhine ekonomik, siyasi ve diplomatik tuzaklar kurulan ülke de Türkiye’dir. Mücadele ettiğimiz terör örgütlerine destek verenler şu rezalete bakınız ki bizimle NATO şemsiyesi altında birlikte olanlardır. Bir Fransız, bir İngiliz, bir Alman ölünce kıyameti koparanlar, yıllardır oluk oluk akan Türk ve Müslüman kanlarını, alınan mazlum canları felç geçirmiş gibi izlemişlerdir. Kuzu postuna bürünmüş hiçbir ülke bize adalet dersi veremez. İnsanlık hatırlatması yapamaz, istikamet çizemez, yaptırımlara niye katılmıyorsunuz, neden S-400’ü aldınız diyemez. Türkiye Cumhuriyeti felaketlere direnen, esarete meydan okuyan kahraman bir kuşağın eseridir. Bu devleti Türk milleti kurmuştur, son söz ve karar da Türk milletinindir. Her ülkeye mesafemiz aynıdır. Dostu da biliriz, düşmanı da tanırız. Uzatılan ellerin geri planındaki habis niyetleri görmezden de hiç gelmeyiz, gelemeyiz. Taş atan olursa, gülle mukabele etmeyiz. Zor günümüzde yalnız bırakanları, kuyumuzu kazanları, arkamızdan dolaşanları asla unutmayız, unutmayacağız, unutturmayacağız. FURKAN VAKFI'NA MÜDAHALE Bizim anlayışımıza göre devlet demek hukuk, düzen, güvenlik ve gelecek demektir. Devletin hukuk sınırları içinde kullandığı veya kullanacağı caydırıcı, cezalandırıcı ve önleyici gücü meşrudur. Türkiye, çadır devleti, muz cumhuriyeti, kabile yapılanması, yolgeçen hanı, keyfi yetenin, kafası bozulanın, canı sıkılanın meydanlara çıkıp izinsiz ve kanunsuz gösteriler yapacağı bir ülke değildir, olması da mümkün değildir. Bir devletin üç temel unsurundan birisi olan egemenliğini sulandıracak, sorgulayacak ve yıpratacak, bunun yanında egemenlik vasfına rakip olacak hiçbir oluşuma, hiçbir örgüte, hiçbir yapıya, hiçbir dernek veya vakfa tahammülümüz olamayacaktır. Din kisvesine saklanıp darbeye kalkışan, işgale heves eden, Türkiye’yi iç kargaşaya mahkum etmeyi planlayan FETÖ’cü hainleri bir kenara koymak, bundan ders çıkarmamak akıl tutulmasına, hafıza kaybına delalet edecektir. Geçtiğimiz hafta sonu Adana’nın Seyhan ilçesinde yaşanan, arkası önü projelendirilmiş hadiselerin içyüzünü şuurla tarif, dikkatle tespit ve tefrik etmek lazımdır. Vakıfların nasıl kurulduğu, uymaları gereken kuralların neler olduğu kanunlarla çerçevelenmiştir. Türkiye husumeti aleni olan ve 701 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle kapatılan Furkan Vakfı isimli örgütün provokasyonları sonucunda hiç arzu edilmeyen sahneler yaşanmıştır. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanuna aykırı hareket eden, yeri geldiğinde PKK’yı, yeri geldiğinde FETÖ’yü öven, yeri geldiğinde de darbe girişimlerine hayırlı olsun diyen sözde bir vakfın mensupları artık bardağı taşırmıştır. Furkan demek, doğru ile yanlışı, hak ile batılı, iyi ile kötüyü ayırt etmek demektir. Ancak bunlarda doğru ile yanlış, hak ile batıl birbirine girmiştir. Bunlarda ihlas ve iman alameti mumla aransa bile bulunamayacaktır. Bu din tacirlerinin, bu ajan provokatörlerin kanunsuz eylemlerine şerefli Türk polisi zamanında müdahale etmiş, bize göre devletin hükümran vasfı isabetle gösterilmiştir. Asayişsizliğe izin ve icazet verilmemiştir. Sözde vakfın meczup başkanının İçişleri Bakanımıza yönelik izansız saldırıları, iffetsiz hakaretleri ve hayasız itibar suikastları bizim nezdimizde yok hükmündedir, hatta ayaklarımızın altındadır. Sayın Süleyman Soylu, soy ismi gibi soyludur, görevini de layıkıyla yerine getirmektedir. Türk polisi görevinin gereğini yapmış, Müslüman görünümlü bir avuç münafığa, sokakları karıştırmak isteyen sayıca küçük bir azınlığa Türk devletinin yaptırım gücünü göstermiştir. Bütün emniyet teşkilatımızı hassaten kutluyor, özellikle Adana’da görev yapan her polisimizin tertemiz alınlarından öpüyorum. Kadınları, çocukları zırh olarak kullanan bu sözde vakıf yöneticileri aynı zamanda hem korkak, hem de günahkar olarak anılacaklardır. BEDELİ ÇOK AĞIR ÖDETİLMELİ Muhammedi ahlakın kırıntısını taşımayan, İslam’ın ruhuyla bağdaşmayan bu sözde vakfın kimin kuytusu, kimin kuyusu, kimlerin kumandası altında olduğunu vicdan sahibi her vatandaşımız az çok bilmektedir. Şayet bugün tedbir almazsak, gelecekte yeni 15 Temmuzların yaşanması kaçınılmazdır. Şayet bugün duyarlı ve sorumlu hareket etmezsek, içi müşrik dışı Müslüman olan ilkesizlere önlem almazsak, uyarıyorum ki, terörist başı Gülenlerin arkası kesilmeyecek, ihanet kervanı kesintiye uğramayacaktır. İslam dini barış ve kardeşlik dinidir. Her kim bu manevi gerçeğe riayet ediyorsa baş tacımızdır. İstismarcıların, fesat yuvalarının, dinimizi ticarete ve batıl hedeflere tahvil etmek için fırsat kollayanların hesabı sorulmalı, hevesleri kursaklarında bırakılmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devletini içten içe çürütmek, kaleyi içinden yıkmak için tetikte beklemek vatana ihanettir, millete ihanettir, bedeli muhataplarına çok ağır ödetilmelidir. Milletin kaderi devlet, devletin geleceği millettir. İkisini birbirinden ayırmak imkansızdır. Devleti muhafaza edeceğiz, milleti yaşatacağız. Karşımıza engel çıkarsalar da, mutlaka aşacağız. Tek nefes olacağız, tek yürek olacağız, tek ses olacağız, devlet-i ebed müddet, millet-i ebed müddet amacımızdan sonu ölüm bile olsa vazgeçmeyeceğiz. Teslim olmayacağız, taviz vermeyeceğiz, boyun eğmeyeceğiz. Çünkü biz Ergenekon ateşini yaktık yakalı hiçbir güce boyun eğmedik, diz çökmedik, eyvallah etmedik. Bundan sonra da bu irademizi elhak korumaya yeminliyiz. Bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son verirken hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyor, başarılarla dolu bir hafta geçirmenizi temenni ediyorum. Sağ olun, var olun, Cenab-ı Allah’a emanet olun diyorum.

2 yıl önce

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli: Bizim adayımız bellidir, kaçak güreşmeyin siz de ilan edin adayınızı

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısında konuştu. Açıklamadan öne çıkan başlıklar şöyle: Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. Toplantımızı takip eden aziz vatandaşlarımıza en kalbi selamlarımı iletiyorum. Küresel ve bölgesel gelişmelerin seyrine baktığımızda güçlü bir devlete, köklü bir millet geleneğine sahip olmanın ne kadar önemli olduğu daha iyi görülecektir. Hayatın ve siyasetin olağan akışı içinde sorunlar hiçbir zaman eksik olmayacaktır. Asıl marifet dönem dönem yeşeren sorunlara teslim olmak değil, onları çözecek irade maharetini sergileyebilmektir. Meselenin can alıcı noktası çözümün bir parçası olabilmektir. Aziz Atatürk 1937 yılındaki bir demecinde 'Ben 1919 yılı Mayıs'ında Samsun'a çıktığımda elimde hiçbir maddi güç yoktu. Yalnız yüksek ve manevi bir kuvvet vardı. Ben bu kuvvete güvenerek işe başladım' diyor. Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın felaketler ve yokluklar içinde nasıl bir mücadele gösterdiğini detaylarıyla anlatmıştı. Ceplerindeki para 20 yumurta, 1 okka peynir, 10 ekmek almaya güç bela yetmişti. Aldıkları para da borçtu. Bindikleri eski püskü 3 araba vardı. Paraları yoktu, yiyecekleri yoktu, elde yok, avuçta yoktu ancak muazzam bir inançları vardı, taviz vermeyen bir istiklal iradeleri vardı. Esir yaşamaktansa şehadeti göze almış sarsılmaz bir duruşları vardı. Türkiye böylesi bir mücadeleyle taçlandı. "GERÇEKLERİ KÜSTAHÇA ÇARPITIYORLAR" Vatan namustur, namusun fiyatı ve ekonomik değeri ise asla olamayacaktır. Maddi imkansızlıklar içinde kıvranan, düşmanın karşısında imanıyla etten duvar ören askerin ihtiyaçları için Türk milleti seferber olmuştu. Türk milleti bütün maddi ve manevi varlığını vatanı için ortaya koymuştu. Milletten alınan ne varsa cumhuriyetin kuruluşundan sonra hak sahiplerine iade edilmişti. Kılıçdaroğlu'nun geçtiğimiz günlerde 'Atatürk'ü anlamak' konulu ders verdiği medyaya yansımıştı. Bilmediği ve tanımadığı bir kişiyi anlatmaya çalışmak sadece cahillere özgü bir tutumdur. Bugünkü CHP'nin neresi Atatürk'ün CHP'sine benzemektedir? Atatürk inanmış bir Türk milliyetçisidir, Kılıçdaroğlu ve zillet ittifakı kalpsiz ve kapasitesizdir. İradeleri yalçın kayalıkların ardına hapsedilmiş. Bunların aralarında hiçbir fark yoktur. Dünyayı okuyamazlar, çağın gelişmelerini anlayamazlar. Türkiye'nin nereden nereye geldiğini fark edemedikleri için gerçekleri küstahça çarpıtırlar. EKONOMİDEKİ GELİŞMELER Merhum şehidimiz haksızlığa uğramıştı, maalesef bir komploya kurban gitti. Borcu vardı sızlanmadı, yalnızca görevini yaptı. Türk milleti yeri geldi vefasını gösterdi. 27 Temmuz 1922'de şehit Mehmet Kemal Bey'in eşi ve oğluna aylık bağladılar. Haksızlıklar elbet bir gün telafi edilir, ekonomik sıkıntı varsa elbirliğiyle yaparız, hepsini aşarız. Mağduriyet yaşayan varsa devlet dayanışmasıyla hak ettiği sosyal seviyelere mutlaka çıkarırız. Sabırla, metanetle, geleceğimizin çok daha iyi olacağını bilmek ve buna inanmak zorundayız. Akıntıya karşı kürek çekemeyiz. Mesela az yedik, çok yedik meselesi değildir. Bugün yoksa yarın olacaktır, bugün eksikse yarın tamamlanacaktır. Yeter ki Türk milleti ebediyete kadar yaşasın, dursun. Hayat pahalılığı gelip geçicidir. Müslüman'a karamsarlık haramdır. Türkiye'nin zora girmesini siyasal rant olarak görenler, tek kelimeyle kifayetsizdir. Biz bir tas hoşaf, kuru bir ekmek yiyerek Çanakkale'de direnmiş bir milletiz. Kılıçdaroğlu ve zillet ittifakı neyden bahsediyor? Rüyalarının kabusla biteceğini görmeleri mukadderdir. Cumhur İttifakı kalp sefası arayan aziz milletimiz için parlak bir deniz feneridir. Türkiye has bahçemizdir, mıymıntı bir muhalefet olan zillet ittifakı katılaşmış vicdandır, sefalete düşmüş siyasettir. Zamlardan şikayet edip sonra da İstanbul'da ulaşıma yüzde 40 zam yapanlar zillettedir. ADAYLIK TARTIŞMASI Henüz bunlara ajansları icazet vermemiştir. Henüz küresel efendileri bir aday işaret etmemiştir. Bizim adayımız bellidir, peki sizin çürük adayınız ne zaman ortaya çıkacaktır, neyi bekliyorsunuz? Haydi gösterin adayınızı, aciz bir ittifakın Türkiye'yi yönetmesinden bahsetmek mümkün müdür? Bu kadar ayak oyununa, polemiğe ne gerek vardır? Korkmayın, kaçak güreşmeyin, ilan edin adayınızı da boyunuzun ölçüsünü görelim. Devlet memurlarının kapısına dayanan Kılıçdaroğlu ise etap etap Türkiye'nin sabrını test eden zırvadır, zillettir. Türkiye zillete düşmeyecektir. Güvence Cumhur İttifakı'dır. İçinde bulunduğumuz zor günler yakında geride kalacaktır. Suriye'den Ukrayna'ya gördüğümüz gerçekler bu ihtiyacın ne denli mühim olduğunu teyit etmiştir. Devlet, milletiyle güçlüdür. Devlet yoksa barış yoktur, ekonomi yoktur, bağımsızlık yoktur. Bizim yönetim felsefemizin özü devletle millet kaderinin bir ve aynı olmasıdır. "SİYASİ GARABETLET" Geleceği konuşmaktan korkanların geriye takılıp kalmaları bu yüzdendir. Benim onlara da bir tavsiyem olacaktır; gözlerini ufkuna çevirmeseler bile gafil yönetimler elinde zayıflamış milli kimliğin, tahrip olmuş esenliğin, düşülmüş tuzaklarla çözülen millet birliğinin, yabancılaşmayla bozulan değerlerin ve kaybedilen özgüvenin bir büyük milleti nasıl mahkum ettiğini görebilmeleridir. Türkiye ve Türk milleti tarihin en kritik dönemlerinden birisiyle yüz yüzedir. Zillet ittifakının yanlışı da buradadır. Risk ve tehditleri doğru okuyamayan siyasi garabetlerdir. Kuşatılan Türkiye, sarsılan devlet, yozlaşan ahlak, hançerlenen vatan, kaybolan nesiller, çözülen doku maalesef CHP'sinden İP'ine HDP'sinden diğer marjinal partilere kadar hepsinin ortak gayesidir. Önümüzde zorlu bir dönem vardır. Olup biteni seyretmenin, geleceğin analizini yapmadan mevcutla meşgul olmanın kimseye ve Türkiyemize bir katkısı olmayacaktır. Biz hedefleri büyük, hevesleri küçük bir ülke olarak kalamayız. 2023 yılında Cumhur İttifakı'nın kesin zaferinden başka hiçbir siyasi sonuç bizim susuzluğumuzu gideremez. Bizi bilenler bilir, bizi tanıyanlar tanır, biz kendimiz için hiçbir şey aramayız, istemeyiz. Gözlerimiz sonsuzluğa kilitlenirken önümüze çıkan çukurlara düşemeyiz. Heyecanları tükenenlerin, bu hedefi sorgulayacaklarının da farkındayız ancak unutmayalım ki 13 asır önce yola çıkan mesajlar bizi milletler mücadelesinde var edebiliyorsa, bugün söyleyeceklerimiz de neden 13 asır daha taşımasın. Çağlayarak ilerleyen bu yolculuğunda önüne çekilmiş engelleri gün gün aşarak kendi mecrasında büyüyerek akmaya devam edecektir. Mutlaka başarmalıdır, bizim doğru yerde, doğru zamanda ve doğru insanlarla buluşmaktan kastımız da budur. Biz dersimizi tarihten aldık, önümüze tarihi kılavuz olarak koyduk. Partimiz günlük siyasete hiç alet olmamıştır. Popülist siyasetin kirliliğinden hep uzak kalmaya çalışmıştır. Zor, zahmetli bir mücadelenin, sağlam bir karakterin sonucu olacaktır. Bu milliyetçi, ülkücü olmanın kaçınılmaz bir bedelidir. Ancak ve ancak bu bedeli göz önüne alanlar bu yolculuğa çıkabilirler. Sorunlardan ve sıkıntılardan ürkmemek, tuzaklardan ve karanlıklardan uzak durmak lazımdır. Herkes milliyetçi olabilir, hatta olmalıdır. Hepsine saygı duyarız ancak milliyetçiliği hayatın her alanında uygulanabilir bir siyaset olarak benimseyen tek parti MHP'dir. Ülkücüyüm diyen kim varsa ana çatısı MHP'dir. MHP artık bölge ülkelerindeki soydaşlarımızı küresel kargaşadan kurtaracak bir anlayışı da sahiptir. RUSYA-UKRAYNA SAVAŞI Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan ve 48. güne giren savaşın bir an evvel çözüme ulaşması samimi dileğimizdir. Savaş baronları silahların susmasına karşıdır. NATO Genel Sekreteri savaşın yıllarca devam edebileceğini dile getirmektedir. Türkiye'den başka ikinci bir ülke aransa dahi bulunamayacaktır, Türkiye'nin devrede olması özellikle ABD ve yanında hizalanmış ülkeleri rahatsız etmektedir. Türkiye barış konusunda nettir. Birleşik Krallık Başbakanı'nın Ukrayna'yı ziyaret edip Zelenski'nin üzerinde psikolojik baskı kurması dikkat çekicidir.

2 yıl önce

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli şehit aileleriyle iftar yaptı

MHP lideri Devlet Bahçeli, parti Genel Merkezi'nde düzenlenen iftar programına katıldı. Şehit ailelerinin konuk olduğu iftara, Bahçeli'nin yanı sıra MHP Genel Başkan Yardımcıları Semih Yalçın ile Mevlüt Karakaya, MHP milletvekilleri ve partililer katıldı. Konuklarla selamlaşan Bahçeli, iftar yemeğinin ardından hatıra fotoğrafları çekindi. https://twitter.com/mhp_bilgi/status/1515387100329390084?s=21&t=xQWxXaBIQamuHeWJAQpUoA

1 2 3 4 5 6 7 8